scatter

US /ˈskæt̬.ɚ/
UK /ˈskæt̬.ɚ/
"scatter" picture
1.

serpmek, dağıtmak

throw in various random directions

:
•
He scattered the seeds across the field.
Tohumları tarlaya serpti.
•
The wind scattered the autumn leaves.
Rüzgar sonbahar yapraklarını dağıttı.
:
dispersedistributespreadstrewsprinkle
2.

dağıtmak, ayrıştırmak

cause to separate and go in different directions

:
•
The police used tear gas to scatter the crowd.
Polis kalabalığı dağıtmak için göz yaşartıcı gaz kullandı.
•
The sudden noise made the birds scatter.
Ani gürültü kuşları dağıttı.
:
dispersebreak updisbandseparatediffuse
1.

dağınıklık, serpiştirme

a small, disorganized group or amount of something

:
•
There was a scatter of papers on the desk.
Masada bir dağınıklık kağıt vardı.
•
We saw a scatter of houses in the valley.
Vadide dağınık evler gördük.
:
sprinklingscatteringsmatteringhandful
:
scattered