scarlet
US /ˈskɑːr.lət/
UK /ˈskɑːr.lət/
1.
kızıl, parlak kırmızı
a brilliant red color with a tinge of orange
:
•
The sunset painted the sky in shades of orange and scarlet.
Gün batımı gökyüzünü turuncu ve kızıl tonlarına boyadı.
•
She wore a dress of deep scarlet.
Koyu kızıl bir elbise giymişti.
1.
kızıl, parlak kırmızı
of a brilliant red color with a tinge of orange
:
•
The cardinal bird has beautiful scarlet feathers.
Kardinal kuşunun güzel kızıl tüyleri var.
•
Her cheeks turned a deep scarlet when she realized her mistake.
Hatayı fark ettiğinde yanakları koyu kızıl oldu.