savory
US /ˈseɪ.vɚ.i/
UK /ˈseɪ.vɚ.i/

1.
tuzlu, lezzetli
having a pleasant, salty or spicy taste rather than sweet
:
•
The chef prepared a delicious savory dish with herbs and spices.
Şef, otlar ve baharatlarla lezzetli bir tuzlu yemek hazırladı.
•
I prefer savory snacks like chips over sweet ones like cookies.
Cips gibi tuzlu atıştırmalıkları kurabiye gibi tatlı olanlara tercih ederim.
2.
saygın, ahlaklı
morally good or respectable
:
•
He made a savory decision that benefited everyone involved.
İlgili herkesin yararına olan takdire şayan bir karar verdi.
•
Her savory reputation was built on years of honest work.
Onun saygın itibarı yıllarca süren dürüst çalışmayla inşa edildi.