revealing
US /rɪˈviː.lɪŋ/
UK /rɪˈviː.lɪŋ/

1.
aydınlatıcı, açığa çıkaran
making interesting or significant information known, especially information previously kept secret
:
•
The documentary offered a revealing look into the artist's private life.
Belgesel, sanatçının özel hayatına aydınlatıcı bir bakış sundu.
•
His latest book contains some very revealing insights into his political views.
Son kitabı, siyasi görüşlerine dair çok aydınlatıcı bilgiler içeriyor.
2.
açık, iç gösteren
(of clothing) allowing a lot of the wearer's body to be seen
:
•
She wore a very revealing dress to the party.
Partiye çok açık bir elbise giydi.
•
His shirt was so thin it was almost revealing.
Gömleği o kadar inceydi ki neredeyse iç gösteriyordu.