receive

US /rɪˈsiːv/
UK /rɪˈsiːv/
"receive" picture
1.

almak, teslim almak

be given, presented with, or paid (something)

:
She received a letter from her friend.
Arkadaşından bir mektup aldı.
He receives a good salary.
İyi bir maaş alıyor.
2.

uğramak, almak

suffer (an injury or setback)

:
The company received a major blow from the economic downturn.
Şirket, ekonomik gerilemeden büyük bir darbe aldı.
He received a serious injury in the accident.
Kazada ciddi bir yara aldı.
3.

karşılamak, algılamak

form an idea or impression of

:
How did you receive the news?
Haberi nasıl karşıladın?
The proposal was not well received.
Teklif iyi karşılanmadı.
4.

almak, çekmek

allow (a television or radio set) to pick up (a broadcast or signal)

:
This old radio can still receive signals from far away.
Bu eski radyo hala uzaktan sinyal alabiliyor.
The antenna helps the TV receive clearer channels.
Anten, TV'nin daha net kanalları almasına yardımcı olur.