put together
US /pʊt təˈɡeð.ər/
UK /pʊt təˈɡeð.ər/
1.
bir araya getirmek, kurmak
to assemble or construct something from various parts
:
•
It took me hours to put together this furniture.
Bu mobilyayı bir araya getirmek saatlerimi aldı.
•
Can you help me put together this puzzle?
Bu yapbozu bir araya getirmeme yardım edebilir misin?
2.
oluşturmak, düzenlemek
to create or organize something, often by combining different elements or ideas
:
•
She managed to put together a great presentation in a short time.
Kısa sürede harika bir sunum hazırlamayı başardı.
•
The team needs to put together a new strategy.
Ekibin yeni bir strateji oluşturması gerekiyor.
3.
anlamak, birleştirmek
to understand or deduce something from various pieces of information
:
•
It took him a while to put together what had happened.
Ne olduğunu anlaması biraz zaman aldı.
•
The detective tried to put together the clues.
Dedektif ipuçlarını bir araya getirmeye çalıştı.