prong

US /prɑːŋ/
UK /prɑːŋ/
"prong" picture
1.

diş, çatal dişi

each of two or more pointed projections on a fork or similar implement

:
The fork has three prongs.
Çatalın üç dişi var.
He used a garden fork with long prongs to turn the soil.
Toprağı çevirmek için uzun dişli bir bahçe çatalı kullandı.
2.

kol, yön

a major branch of a subject, argument, or course of action

:
The discussion had two main prongs: economic and social issues.
Tartışmanın iki ana kolu vardı: ekonomik ve sosyal konular.
The strategy has a two-prong approach.
Stratejinin iki ayaklı bir yaklaşımı var.
1.

ayrılmak, çatallanmak

to divide into two or more branches or parts

:
The road prongs into two paths ahead.
Yol ileride ikiye ayrılıyor.
The river prongs into several smaller streams near the delta.
Nehir, deltanın yakınında birkaç küçük dereye ayrılıyor.