on someone's doorstep
US /ɑn ˈsʌm.wʌnz ˈdɔr.stɛp/
UK /ɑn ˈsʌm.wʌnz ˈdɔr.stɛp/

1.
birinin kapısının önünde, birinin yaşadığı veya çalıştığı yere çok yakın
very close to where someone lives or works
:
•
The new supermarket is right on our doorstep, which is very convenient.
Yeni süpermarket tam kapımızın önünde, bu çok uygun.
•
We have a beautiful park practically on our doorstep.
Hemen kapımızın önünde güzel bir parkımız var.
2.
birinin kapısının önünde, yakın
happening or existing in a place or time that is very close to someone and will affect them directly
:
•
Climate change is no longer a distant problem; it's on our doorstep.
İklim değişikliği artık uzak bir sorun değil; kapımızın önünde.
•
With the elections just on our doorstep, political debates are heating up.
Seçimler tam kapımızın önündeyken, siyasi tartışmalar kızışıyor.