off
US /ɑːf/
UK /ɑːf/
1.
den, uzak
away from the place in question; to or at a distance
:
•
The cat jumped off the table.
Kedi masadan atladı.
•
Keep off the grass.
Çimlerden uzak durun.
:
2.
izinli, görev dışı
away from work or duty
:
•
I'm taking a few days off next week.
Gelecek hafta birkaç gün izin alıyorum.
•
He's off duty until tomorrow morning.
Yarın sabaha kadar görevde değil.
3.
ayrılmış, çıkmış
so as to be removed or separated
:
•
Take your shoes off.
Ayakkabılarını çıkar.
•
The lid came off easily.
Kapak kolayca çıktı.
:
1.
kapalı, kesik
not connected to or touching something
:
•
The light switch is off.
Işık anahtarı kapalı.
•
The power is off in the whole building.
Tüm binada elektrik kesik.
:
2.
iptal, kullanılamaz
not operating or available
:
•
The concert is off due to bad weather.
Kötü hava nedeniyle konser iptal edildi.
•
The deal is off.
Anlaşma iptal edildi.
:
1.
den, uzak
away from; not on
:
•
He fell off his bike.
Bisikletinden düştü.
•
The button came off my shirt.
Düğme gömleğimden çıktı.
: