miniature
US /ˈmɪn.i.ə.tʃɚ/
UK /ˈmɪn.i.ə.tʃɚ/

1.
minyatür, küçük model
a greatly reduced or small-scale reproduction of something
:
•
He collected miniatures of classic cars.
Klasik arabaların minyatürlerini topladı.
•
The museum displayed a miniature of the entire city.
Müze, tüm şehrin minyatürünü sergiledi.
2.
minyatür, minyatür portre
a very small and detailed portrait or painting
:
•
She wore a locket with a miniature of her grandmother.
Büyükannesinin minyatürünü içeren bir madalyon takıyordu.
•
The artist specialized in painting delicate miniatures.
Sanatçı, narin minyatürler resmetmede uzmanlaşmıştı.
1.
minyatür, küçük
much smaller than normal size
:
•
She bought a miniature poodle.
Minyatür bir kaniş aldı.
•
The garden had a miniature waterfall.
Bahçede minyatür bir şelale vardı.