mine
US /maɪn/
UK /maɪn/
1.
maden, ocak
a pit or excavation in the earth from which metallic ores, coal, or other mineral substances are taken
:
•
The coal mine was closed due to safety concerns.
Kömür madeni güvenlik endişeleri nedeniyle kapatıldı.
•
They discovered a new gold mine in the mountains.
Dağlarda yeni bir altın madeni keşfettiler.
2.
mayın, patlayıcı
an explosive device concealed underground or underwater, used to destroy enemy vehicles or ships
:
•
The ship hit a naval mine and sank.
Gemi bir deniz mayınına çarptı ve battı.
•
Engineers are working to clear the area of land mines.
Mühendisler, bölgeyi kara mayınlarından temizlemek için çalışıyorlar.
1.
madencilik yapmak, kazmak
to extract (coal, ore, or other minerals) from the earth by digging
:
•
They plan to mine for diamonds in this region.
Bu bölgede elmas madenciliği yapmayı planlıyorlar.
•
The company has been mining copper for decades.
Şirket onlarca yıldır bakır madenciliği yapıyor.
2.
mayın döşemek, mayınlamak
to lay explosive mines in (an area of land or water)
:
•
The enemy forces decided to mine the bridge to prevent our advance.
Düşman kuvvetleri ilerlememizi engellemek için köprüyü mayınlamaya karar verdi.
1.
benim, benimki
belonging to or associated with the speaker
:
•
That book is mine.
O kitap benim.
•
The decision was entirely mine.
Karar tamamen benimkiydi.