lay your hands on
US /leɪ jʊər hændz ɑn/
UK /leɪ jʊər hændz ɑn/

1.
bulmak, ele geçirmek
to find or get something
:
•
I can't lay my hands on my keys anywhere.
Anahtarlarımı hiçbir yerde bulamıyorum.
•
He's trying to lay his hands on some rare coins.
Bazı nadir paraları ele geçirmeye çalışıyor.
2.
el kaldırmak, saldırmak
to physically attack someone
:
•
If you ever lay your hands on my child again, you'll regret it.
Eğer bir daha çocuğuma el kaldırırsan, pişman olursun.
•
The security guard warned him not to lay a hand on anyone.
Güvenlik görevlisi ona kimseye el kaldırmamasını söyledi.