institutional
US /ˌɪn.stəˈtuː.ʃən.əl/
UK /ˌɪn.stəˈtuː.ʃən.əl/
1.
kurumsal, kuruluşsal
relating to a large and important organization, such as a university or bank
:
•
The university received a large institutional grant.
Üniversite büyük bir kurumsal hibe aldı.
•
He works in institutional finance.
Kurumsal finans alanında çalışıyor.
2.
kurumsal, sistemsel
relating to a system of rules, laws, or customs
:
•
The reforms aimed to change the institutional framework.
Reformlar kurumsal çerçeveyi değiştirmeyi amaçladı.
•
There are deep-rooted institutional biases in the system.
Sistemde köklü kurumsal önyargılar var.
3.
kurumsal, resmi, tekdüze
characteristic of an institution, especially in being rigid, impersonal, or uniform
:
•
The hospital had a very institutional feel, with long, sterile corridors.
Hastane, uzun, steril koridorlarıyla çok kurumsal bir havaya sahipti.
•
The food served in the cafeteria was bland and institutional.
Kafeteryada servis edilen yemekler tatsız ve kurumsaldı.