hybrid
US /ˈhaɪ.brɪd/
UK /ˈhaɪ.brɪd/
1.
hibrit, melez
a thing made by combining two different elements
:
•
The new car is a hybrid, running on both gasoline and electricity.
Yeni araba bir hibrit, hem benzinle hem de elektrikle çalışıyor.
•
Her novel is a fascinating hybrid of science fiction and historical drama.
Romanı, bilim kurgu ve tarihi dramanın büyüleyici bir hibritidir.
2.
melez, hibrit
an offspring of two animals or plants of different species or varieties, such as a mule (a hybrid of a donkey and a horse)
:
•
The botanist studied the new plant hybrid.
Botanist yeni bitki melezini inceledi.
•
Mules are a common example of an animal hybrid.
Katırlar, hayvan melezinin yaygın bir örneğidir.
1.
hibrit, melez
of mixed character; made from diverse elements
:
•
The company developed a hybrid cloud solution, combining public and private cloud services.
Şirket, genel ve özel bulut hizmetlerini birleştiren hibrit bir bulut çözümü geliştirdi.
•
The course offers a hybrid learning model, with both online and in-person classes.
Kurs, hem çevrimiçi hem de yüz yüze derslerle hibrit bir öğrenme modeli sunuyor.