heaven

US /ˈhev.ən/
UK /ˈhev.ən/
"heaven" picture
1.

cennet, gök

the abode of God and the angels, and of the good after death; the place or state of existence of the blessed after the mortal life.

:
•
Many believe that after death, good people go to heaven.
Birçok kişi ölümden sonra iyi insanların cennete gittiğine inanır.
•
She prayed for her loved ones to find peace in heaven.
Sevdiklerinin cennette huzur bulması için dua etti.
:
paradisenirvanaelysium
:
hellearth
2.

gökyüzü, sema

the sky, especially as seen from the earth; the firmament.

:
•
The stars twinkled brightly in the night heaven.
Yıldızlar gece gökyüzünde parlak bir şekilde parlıyordu.
•
A flock of birds flew across the blue heaven.
Bir kuş sürüsü mavi gökyüzünde uçtu.
:
skyfirmamentcosmos
:
earth
3.

cennet, mutluluk

a place or state of supreme happiness.

:
•
Being with her is pure heaven.
Onunla olmak saf cennet.
•
After a long day, a warm bath felt like heaven.
Uzun bir günün ardından sıcak bir banyo cennet gibi geldi.
:
blissparadiseecstasy
:
miseryhell
:
in seventh heavenmove heaven and earth