goody
US /ˈɡʊd.i/
UK /ˈɡʊd.i/
1.
lezzetli şey, ikram
a good or desirable thing, especially something pleasant to eat
:
•
The children eagerly reached for the goodies in the treat bag.
Çocuklar ikram çantasındaki lezzetli şeylere hevesle uzandı.
•
She brought some homemade goodies to the party.
Partiye ev yapımı lezzetli şeyler getirdi.
2.
iyi insan, uslu çocuk
(informal) a person who is morally good or behaves well
:
•
He always tries to be a goody and follow all the rules.
Her zaman iyi biri olmaya ve tüm kurallara uymaya çalışır.
•
She played the role of the perfect goody in the school play.
Okul oyununda mükemmel iyi karakter rolünü oynadı.