gas

US /ɡæs/
UK /ɡæs/
"gas" picture
1.

gaz

a substance like air that is not solid or liquid

:
•
Natural gas is used for heating homes.
Doğal gaz evleri ısıtmak için kullanılır.
•
The balloon was filled with helium gas.
Balon helyum gazı ile doldurulmuştu.
:
vaporfumeair
2.

benzin, yakıt

a flammable gaseous hydrocarbon or mixture of hydrocarbons (typically methane and ethane) used as a fuel

:
•
The car needs more gas.
Araba daha fazla benzine ihtiyaç duyuyor.
•
I filled up the tank with premium gas.
Depoyu premium benzinle doldurdum.
:
petrolfuel
3.

gaz, şişkinlik

a substance that causes a feeling of pain or discomfort in the stomach or intestines

:
•
I have a lot of gas in my stomach.
Midemde çok gaz var.
•
The baby was crying due to trapped gas.
Bebek sıkışmış gaz nedeniyle ağlıyordu.
:
flatulencewind
1.

gaza basmak, benzin doldurmak

to step on the accelerator of a vehicle to make it go faster

:
•
The driver had to gas it to avoid the collision.
Sürücü çarpışmayı önlemek için gaza basmak zorunda kaldı.
•
Don't forget to gas up the car before the long trip.
Uzun yolculuktan önce arabaya benzin doldurmayı unutma.
:
acceleratefuel
:
natural gasgas stationgreenhouse gasnerve gasgas firegas guzzlergas tank