garnish
US /ˈɡɑːr.nɪʃ/
UK /ˈɡɑːr.nɪʃ/

1.
2.
haczetmek, maaşından kesmek
take (money, especially part of a person's salary) to settle a debt or fine
:
•
The court ordered to garnish his wages.
Mahkeme maaşını haczetme kararı aldı.
•
His bank account was garnished to pay off the debt.
Banka hesabı borcu ödemek için haczedildi.
1.
garnitür, süsleme
a small decoration or embellishment on food or drink
:
•
The chef added a lemon slice as a garnish.
Şef, limon dilimini garnitür olarak ekledi.
•
Parsley is a common garnish for many dishes.
Maydanoz birçok yemek için yaygın bir garnitürdür.