footing
US /ˈfʊt̬.ɪŋ/
UK /ˈfʊt̬.ɪŋ/
1.
temel, dayanak
the basis on which something is established or operates
:
•
The company is now on a sound financial footing.
Şirket şimdi sağlam bir mali temel üzerinde.
•
They started the project on an equal footing.
Projeye eşit şartlarda başladılar.
2.
ayak basacak yer, denge
the secure position of one's feet on the ground or a surface
:
•
He lost his footing on the icy path.
Buzlu yolda ayağını kaybetti.
•
The climber struggled to find a firm footing on the rock face.
Dağcı, kaya yüzeyinde sağlam bir ayak basacak yer bulmakta zorlandı.