entitled
US /ɪnˈtaɪ.t̬əld/
UK /ɪnˈtaɪ.t̬əld/

1.
hak sahibi, ayrıcalıklı
believing oneself to be inherently deserving of privileges or special treatment
:
•
He acts so entitled, always expecting special favors.
O kadar hak sahibi gibi davranıyor ki, hep özel iyilikler bekliyor.
•
Some young people feel entitled to success without hard work.
Bazı gençler, sıkı çalışma olmadan başarıya hak kazandıklarını düşünüyor.
2.
hak sahibi, yetkili
having a right to something
:
•
You are entitled to a refund if the product is faulty.
Ürün arızalıysa para iadesi almaya hak kazanırsınız.
•
Employees are entitled to paid leave after one year of service.
Çalışanlar bir yıl hizmetten sonra ücretli izne hak kazanırlar.
1.
başlıklı, adlandırılmış
give (something) a name or a title
:
•
The book was entitled 'The Great Adventure'.
Kitap 'Büyük Macera' başlığını taşıyordu.
•
The new chapter is entitled 'A Fresh Start'.
Yeni bölüm 'Yeni Bir Başlangıç' başlığını taşıyor.