doodle

US /ˈduː.dəl/
UK /ˈduː.dəl/
"doodle" picture
1.

karalama, çiziktirme

a rough drawing made absentmindedly

:
He made a quick doodle on the napkin while talking on the phone.
Telefonda konuşurken peçeteye hızlı bir karalama yaptı.
Her notebook was full of little doodles.
Defteri küçük karalamalarla doluydu.
1.

karalamak, çiziktirmek

to draw or scribble idly

:
He tends to doodle during long meetings.
Uzun toplantılarda karalama yapma eğilimindedir.
She was doodling flowers in the margins of her textbook.
Ders kitabının kenarlarına çiçekler karalıyordu.