dizzy
US /ˈdɪz.i/
UK /ˈdɪz.i/

1.
baş dönmesi, sersem
having a sensation of whirling and a tendency to fall; giddy.
:
•
I felt dizzy after spinning around so fast.
Çok hızlı döndükten sonra başım döndü.
•
The height made her feel a little dizzy.
Yükseklik onu biraz baş dönmesi hissettirdi.
2.
baş döndürücü
causing dizziness
:
•
The roller coaster was a dizzy ride.
Hız treni baş döndürücü bir yolculuktu.
•
He climbed to the dizzy heights of the mountain.
Dağın baş döndürücü yüksekliklerine tırmandı.
3.
aptal, sersem
foolish or silly
:
•
She was a bit dizzy and easily distracted.
Biraz aptaldı ve kolayca dikkati dağılıyordu.
•
Don't be so dizzy and pay attention!
Bu kadar aptal olma ve dikkat et!