current

US /ˈkɝː.ənt/

UK /ˈkɝː.ənt/

mevcut, şimdiki

belonging to the present time; happening or being used or done now

•

What's your current address?

Mevcut adresiniz nedir?

•

The current trend is towards healthier eating.

Mevcut eğilim daha sağlıklı beslenmeye doğru.

akıntı, akım

a flow of water or air moving in a definite direction

•

The strong current pulled the boat downstream.

Güçlü akıntı tekneyi aşağı sürükledi.

•

There's a cold air current coming from the window.

Pencereden soğuk bir hava akımı geliyor.

elektrik akımı

the flow of electricity through a conductor

•

A high voltage current can be dangerous.

Yüksek voltaj akımı tehlikeli olabilir.

•

The device requires a steady electric current to operate.

Cihazın çalışması için sabit bir elektrik akımı gerekir.

akım, eğilim

the general tendency of opinion or thought

•

There's a strong current of discontent among the workers.

İşçiler arasında güçlü bir hoşnutsuzluk akımı var.

•

The political current is shifting towards more conservative views.

Siyasi akım daha muhafazakar görüşlere doğru kayıyor.