click
US /klɪk/
UK /klɪk/
1.
tık sesi, klik
a short, sharp sound, as of a switch being operated or of two hard objects striking together
:
•
I heard a click as the door locked.
Kapı kilitlenirken bir tık sesi duydum.
•
The camera made a soft click when I took the picture.
Fotoğrafı çekerken kamera hafif bir tık sesi çıkardı.
2.
tıklama
an act of pressing a mouse button to select an item on a computer screen
:
•
Make sure to double-click the icon.
Simgeye çift tıklayın.
•
One click will open the document.
Tek tıklama belgeyi açar.
1.
2.
tıklamak
press a mouse button to select an item on a computer screen
:
•
Click here to download the file.
Dosyayı indirmek için buraya tıklayın.
•
She clicked on the link to open the website.
Web sitesini açmak için bağlantıya tıkladı.
3.
anlamak, yerine oturmak
(of a person) become suddenly clear or understandable
:
•
Then it all clicked into place.
Sonra her şey yerine oturdu.
•
The solution finally clicked for him.
Çözüm sonunda ona açık oldu.