cavil
US /ˈkæv.əl/
UK /ˈkæv.əl/

1.
itiraz etmek, kusur bulmak
make petty or unnecessary objections
:
•
He tends to cavil at every minor detail, slowing down the project.
Her küçük ayrıntıya itiraz etme eğilimindedir, bu da projeyi yavaşlatır.
•
There's no need to cavil about the price; it's fair.
Fiyat hakkında itiraz etmeye gerek yok; adil.
1.
önemsiz itiraz, kusur
a trivial objection or criticism
:
•
His constant cavils made it difficult to have a productive discussion.
Sürekli itirazları verimli bir tartışma yapmayı zorlaştırdı.
•
She dismissed his cavil as irrelevant.
Onun itirazını alakasız bularak reddetti.