caution
US /ˈkɑː.ʃən/
UK /ˈkɑː.ʃən/
1.
dikkat, uyarı
care taken to avoid danger or mistakes
:
•
Exercise caution when driving in icy conditions.
Buzlu koşullarda araç kullanırken dikkatli olun.
•
The police issued a caution about the slippery roads.
Polis, kaygan yollar hakkında bir uyarı yayınladı.
2.
uyarı, ihtar
a formal warning given to someone who has committed a minor offense but is not charged with a crime
:
•
He was given a police caution for shoplifting.
Mağazadan hırsızlık yaptığı için polis uyarısı aldı.
•
The judge gave the young offender a final caution.
Yargıç, genç suçluya son bir uyarıda bulundu.
1.
uyarmak, ihtar etmek
warn (someone) as a formal alternative to charging them with an offense
:
•
The police decided to caution him rather than arrest him.
Polis, onu tutuklamak yerine uyarmaya karar verdi.
•
He was cautioned for speeding on the highway.
Otoyolda hız yaptığı için uyarıldı.