butcher

US /ˈbʊtʃ.ɚ/
UK /ˈbʊtʃ.ɚ/
"butcher" picture
1.

kasap

a person whose trade is cutting up and selling meat

:
•
I bought fresh sausages from the local butcher.
Yerel kasaptan taze sosis aldım.
•
The butcher recommended a good cut of beef for roasting.
Kasap, kızartmak için iyi bir biftek parçası önerdi.
:
meat cutterslaughterer
1.

kesmek, doğramak

to slaughter or cut up (an animal) for meat

:
•
The farmer decided to butcher the old cow.
Çiftçi yaşlı ineği kesmeye karar verdi.
•
They will butcher the pigs next week.
Gelecek hafta domuzları kesip doğrayacaklar.
:
slaughtercarvedress
2.

katletmek, vahşice öldürmek

to kill (people) indiscriminately or brutally

:
•
The invading army began to butcher the villagers.
İşgalci ordu köylüleri katletmeye başladı.
•
The dictator was accused of trying to butcher his own people.
Diktatör, kendi halkını katletmeye çalışmakla suçlandı.
:
massacreslaughterannihilateexterminate
3.

mahvetmek, berbat etmek

to ruin or spoil (something) through clumsiness or incompetence

:
•
He completely butchered the song during his performance.
Performansı sırasında şarkıyı tamamen mahvetti.
•
The inexperienced surgeon butchered the operation.
Deneyimsiz cerrah ameliyatı mahvetti.
:
botchmess upruinspoil
:
butcher's