batter

US /ˈbæt̬.ɚ/
UK /ˈbæt̬.ɚ/
"batter" picture
1.

hamur, krep hamuru

a mixture of flour, eggs, and milk or water, used for making cakes, pancakes, or coating food before frying

:
•
She dipped the fish in the batter before frying it.
Balığı kızartmadan önce hamura batırdı.
•
The pancake batter needs to rest for a few minutes.
Krep hamurunun birkaç dakika dinlenmesi gerekiyor.
:
doughmixpaste
2.

vurucu, beyzbol oyuncusu

a player whose turn it is to bat, as in baseball or cricket

:
•
The next batter stepped up to the plate.
Bir sonraki vurucu plakaya çıktı.
•
The coach gave instructions to the young batter.
Antrenör genç vurucuya talimatlar verdi.
:
hitterslugger
1.

vurmak, dövmek

strike repeatedly with hard blows

:
•
The waves battered against the shore.
Dalgalar kıyıya çarptı.
•
He continued to batter the door until it broke open.
Kapı açılana kadar vurmaya devam etti.
:
strikehitbeatpoundassault
2.

yıpratmak, zarar vermek

damage (something) by repeatedly hitting it

:
•
Years of heavy use had battered the old machine.
Yıllarca süren yoğun kullanım eski makineyi yıpratmıştı.
•
The storm battered the coastline, causing widespread damage.
Fırtına kıyı şeridini vurdu ve yaygın hasara neden oldu.
:
damagedestroyruinwreckdevastate
:
battered