apart
US /əˈpɑːrt/
UK /əˈpɑːrt/

1.
ayrı, uzakta
separated by a distance; at a distance from one another in space or time
:
•
The two houses are miles apart.
İki ev birbirinden millerce uzakta.
•
They've been living apart for a year now.
Bir yıldır ayrı yaşıyorlar.
2.
parçalara, ayrı ayrı
into pieces or parts
:
•
The old book fell apart in my hands.
Eski kitap ellerimde parçalandı.
•
He took the engine apart to fix it.
Motoru tamir etmek için parçalara ayırdı.
1.
bir yana, hariç
not considering; with the exception of
:
•
Jokes apart, what do you really think?
Şakalar bir yana, gerçekten ne düşünüyorsun?
•
All joking apart, we need to focus on the task.
Tüm şakalar bir yana, göreve odaklanmamız gerekiyor.