watchdog

US /ˈwɑːtʃ.dɑːɡ/

UK /ˈwɑːtʃ.dɑːɡ/

bekçi köpeği

a dog kept to guard property

•

The farmer relied on his loyal watchdog to protect the livestock.

Çiftçi, hayvanlarını korumak için sadık bekçi köpeğine güveniyordu.

•

We need a good watchdog for our property.

Mülkümüz için iyi bir bekçi köpeğine ihtiyacımız var.

denetleyici, gözlemci

a person or group that monitors the activities of an organization or person to ensure that they are not doing anything illegal or wrong

•

The consumer watchdog group exposed the company's deceptive advertising practices.

Tüketici gözlemci grubu, şirketin aldatıcı reklam uygulamalarını ifşa etti.

•

An independent watchdog was appointed to investigate the allegations.

İddiaları araştırmak üzere bağımsız bir denetleyici atandı.