waste
US /weɪst/
UK /weɪst/
1.
atık, çöp
material that is not wanted; the unusable remains or by-product of something
:
•
The factory produces a lot of chemical waste.
Fabrika çok fazla kimyasal atık üretiyor.
•
Please put your food waste in the compost bin.
Lütfen yiyecek atıklarınızı kompost kutusuna koyun.
2.
israf, kayıp
an act or instance of wasting time or resources
:
•
It's a complete waste of time trying to convince him.
Onu ikna etmeye çalışmak tam bir zaman kaybı.
•
Leaving the lights on is a waste of electricity.
Işıkları açık bırakmak elektrik israfıdır.
1.
israf etmek, boşa harcamak
use or expend carelessly, extravagantly, or to no purpose
:
•
Don't waste your money on frivolous things.
Paranı anlamsız şeylere harcama.
•
We can't afford to waste any more time.
Daha fazla zaman kaybetmeyi göze alamayız.
2.
erimek, zayıflamak
become weaker, smaller, or thinner, especially as a result of illness or lack of nourishment
:
•
His body began to waste away after the long illness.
Uzun hastalıktan sonra vücudu erimeye başladı.
•
The muscles in his leg had started to waste.
Bacağındaki kaslar erimeye başlamıştı.
1.
çorak, boş
describing land that is barren or uncultivated
:
•
They traveled across a vast, waste land.
Geniş, çorak bir arazide seyahat ettiler.
•
The old factory stood on a piece of waste ground.
Eski fabrika bir boş arazide duruyordu.