till

US /tɪl/
UK /tɪl/
"till" picture
1.

kadar, dek

up to the time of; until

:
•
Let's wait till tomorrow.
Yarına kadar bekleyelim.
•
He worked till late at night.
Gece geç saatlere kadar çalıştı.
:
untilup to
1.

kadar, dek

up to the time when; until

:
•
I'll wait till you're ready.
Hazır olana kadar bekleyeceğim.
•
Don't leave till I get back.
Ben dönene kadar gitme.
:
until
1.

kasa, para çekmecesi

a cash register or drawer for money in a shop, bank, or office

:
•
The cashier opened the till to give change.
Kasiyer para üstü vermek için kasayı açtı.
•
At the end of the day, they counted the money in the till.
Günün sonunda, kasadaki parayı saydılar.
:
cash registercash drawer
1.

işlemek, sürmek

prepare and cultivate (land) for crops

:
•
Farmers till the soil before planting.
Çiftçiler ekimden önce toprağı işler.
•
The land was tilled for generations.
Toprak nesiller boyu işlendi.
:
cultivateplowdigworkfarm
:
till the cows come home