territorial
US /ˌter.əˈtɔːr.i.əl/
UK /ˌter.əˈtɔːr.i.əl/
1.
toprak, bölgesel
relating to the ownership of an area of land or sea
:
•
The dispute is over territorial waters.
Anlaşmazlık karasuları üzerinedir.
•
They are discussing territorial claims.
Toprak iddialarını tartışıyorlar.
2.
bölgesel, toprak
of or relating to the defense of an area by a country's armed forces
:
•
The army is responsible for territorial defense.
Ordu bölgesel savunmadan sorumludur.
•
They joined the Territorial Army.
Bölgesel Ordu'ya katıldılar.
3.
bölgesel, korumacı
of an animal or person, tending to defend an area of land or sea against intruders
:
•
Dogs can be very territorial about their homes.
Köpekler evleri konusunda çok bölgesel olabilirler.
•
He's very territorial about his workspace.
Çalışma alanı konusunda çok bölgeseldir.