take away
US /ˈteɪk əˈweɪ/
UK /ˈteɪk əˈweɪ/
1.
götürmek, kaldırmak, uzaklaştırmak
to remove something from a place or person
:
•
Please take away your dirty dishes from the table.
Lütfen kirli bulaşıklarınızı masadan kaldırın.
•
The police took away the suspect for questioning.
Polis şüpheliyi sorgulamak üzere götürdü.
2.
azaltmak, gidermek, hafifletmek
to reduce the amount or effect of something
:
•
The new policy will take away some of our benefits.
Yeni politika bazı faydalarımızı azaltacak.
•
The pain medication helped to take away the discomfort.
Ağrı kesici rahatsızlığı gidermeye yardımcı oldu.