sup

US /sʌp/
UK /sʌp/
"sup" picture
1.

naber, selam

a casual greeting, short for 'what's up?'

:
•
Sup, man? Long time no see!
Naber, dostum? Uzun zaman oldu görüşmeyeli!
•
He just walked by and said, 'Sup?'
Yanından geçti ve sadece 'Naber?' dedi.
:
what's upheyhihello
1.

akşam yemeği yemek, yemek yemek

to eat the evening meal

:
•
We used to sup together every night.
Her gece birlikte akşam yemeği yerdik.
•
They will sup on bread and cheese.
Ekmek ve peynir yiyecekler.
:
dineeat supper
2.

yudumlamak, içmek

to take (liquid) by sips or spoonfuls

:
•
She carefully supped the hot tea.
Sıcak çayı dikkatlice yudumladı.
•
He supped a little broth to regain his strength.
Gücünü toplamak için biraz et suyu içti.
:
sipdrinkslurp
1.

yudum, bir miktar

a small amount of liquid food, especially soup or broth

:
•
He took a sup of the warm soup.
Sıcak çorbadan bir yudum aldı.
•
She offered him a sup of her tea.
Ona çayından bir yudum teklif etti.
:
sipmouthfuldraught