step into someone's shoes
US /stɛp ˈɪntu ˈsʌmˌwʌnz ʃuːz/
UK /stɛp ˈɪntu ˈsʌmˌwʌnz ʃuːz/
1.
birinin yerine geçmek, birinin sorumluluğunu üstlenmek
to take over someone else's job or responsibility
:
•
It will be hard to step into his shoes when he retires, he's been such a great leader.
Emekli olduğunda onun yerine geçmek zor olacak, o harika bir liderdi.
•
After the CEO resigned, the vice president had to step into his shoes immediately.
CEO istifa ettikten sonra, başkan yardımcısı hemen onun yerine geçmek zorunda kaldı.
2.
birinin yerine geçmek, birinin bakış açısını anlamak
to imagine oneself in someone else's situation, especially to understand their feelings or perspective
:
•
If you could just step into her shoes for a moment, you'd understand why she's so upset.
Bir anlığına onun yerine geçebilsen, neden bu kadar üzgün olduğunu anlardın.
•
It's easy to judge, but try to step into their shoes before you criticize.
Yargılamak kolaydır, ama eleştirmeden önce onların yerine geçmeye çalış.