speeding
US /ˈspiː.dɪŋ/
UK /ˈspiː.dɪŋ/
1.
hız yapma, aşırı hız
the act or an instance of driving a vehicle faster than is allowed by law
:
•
He was pulled over for speeding on the highway.
Otoyolda hız yaptığı için durduruldu.
•
The police are cracking down on speeding in residential areas.
Polis, yerleşim bölgelerinde hız yapmaya karşı sert önlemler alıyor.
1.
hız yapan, aşırı hızlı
moving or causing to move at high speed
:
•
The car was speeding down the road.
Araba yolda hızla ilerliyordu.
•
He was speeding to get to the hospital.
Hastaneye yetişmek için hız yapıyordu.