sovereign
US /ˈsɑːv.rən/
UK /ˈsɑːv.rən/
1.
hükümdar, egemen
a supreme ruler, especially a monarch
:
•
The sovereign addressed the nation on a matter of great importance.
Hükümdar, büyük önem taşıyan bir konuda ulusa seslendi.
•
The queen is the sovereign of the country.
Kraliçe ülkenin hükümdarıdır.
1.
egemen, yüce
possessing supreme or ultimate power
:
•
The nation is a sovereign state, free from external control.
Ulus, dış kontrolden bağımsız, egemen bir devlettir.
•
Each individual has sovereign rights.
Her bireyin egemen hakları vardır.
2.
etkili, üstün
of the most exalted, powerful, or important kind
:
•
He has sovereign contempt for public opinion.
Kamuoyuna karşı mutlak bir küçümsemesi var.
•
The doctor prescribed a sovereign remedy for the illness.
Doktor, hastalık için etkili bir çare reçete etti.