scan
US /skæn/
UK /skæn/
1.
hızla gözden geçirmek, tarama yapmak
to look quickly over something, without careful attention to detail
:
•
She scanned the newspaper headlines.
Gazete başlıklarını hızla gözden geçirdi.
•
He scanned the horizon for any sign of land.
Kara belirtisi için ufku taradı.
2.
tarama yapmak, dijitalleştirmek
to convert (a document or image) into digital form for storage or processing on a computer
:
•
Please scan this document and email it to me.
Lütfen bu belgeyi tarayıp bana e-posta ile gönderin.
•
The librarian helped me scan the old photographs.
Kütüphaneci eski fotoğrafları taramama yardım etti.
3.
tarama yapmak, incelemek
to examine (a body part or organ) using a scanner, especially to produce an image for medical diagnosis
:
•
The doctor decided to scan her brain for abnormalities.
Doktor, beynini anormallikler için taramaya karar verdi.
•
They will scan your chest to check for any issues.
Herhangi bir sorun olup olmadığını kontrol etmek için göğsünüzü tarayacaklar.
1.
tarama, inceleme
an act of scanning something, especially with a scanner
:
•
I need to do a quick scan of these documents.
Bu belgeleri hızlıca taramam gerekiyor.
•
The security guard performed a body scan on all visitors.
Güvenlik görevlisi tüm ziyaretçilere vücut taraması yaptı.
2.
tarama görüntüsü, görüntü
an image produced by scanning, especially a medical image
:
•
The MRI scan showed a small lesion.
MR taraması küçük bir lezyon gösterdi.
•
We need to review the latest CT scan.
En son BT taramasını incelememiz gerekiyor.