scab
US /skæb/
UK /skæb/

1.
2.
grev kırıcı, işçi düşmanı
a person who works while others are on strike; a strikebreaker
:
•
The union members shouted at the scabs crossing the picket line.
Sendika üyeleri, grev hattını geçen grev kırıcılarına bağırdı.
•
No one wants to be seen as a scab by their colleagues.
Hiç kimse meslektaşları tarafından bir grev kırıcı olarak görülmek istemez.
1.
kabuk bağlamak, kabuklanmak
to form a scab
:
•
The wound began to scab over.
Yara kabuk bağlamaya başladı.
•
His knee was still red, but it was starting to scab.
Dizi hala kırmızıydı ama kabuk bağlamaya başlıyordu.
2.
grev kırmak, grev kırıcılığı yapmak
to act as a strikebreaker
:
•
He was accused of trying to scab during the factory strike.
Fabrika grevi sırasında grev kırıcılığı yapmaya çalışmakla suçlandı.
•
The union warned members not to scab.
Sendika, üyelerini grev kırıcılığı yapmamaları konusunda uyardı.