prattle

US /ˈpræt̬.əl/
UK /ˈpræt̬.əl/
"prattle" picture
1.

gevezelik etmek, boş konuşmak

talk at length in a foolish or inconsequential way

:
She continued to prattle on about her vacation.
Tatili hakkında gevezelik etmeye devam etti.
He would often prattle on about his achievements.
Sık sık başarıları hakkında gevezelik ederdi.
1.

gevezelik, boş laf

foolish or inconsequential talk

:
I couldn't stand his endless prattle.
Onun bitmek bilmeyen gevezeliğine dayanamadım.
Her constant prattle made it hard to concentrate.
Sürekli gevezeliği konsantre olmayı zorlaştırıyordu.