marine

US /məˈriːn/
UK /məˈriːn/
"marine" picture
1.

deniz, denizcilik

of or relating to the sea

:
•
The scientist studies marine life.
Bilim insanı deniz yaşamını inceliyor.
•
We saw a lot of marine birds on the coast.
Sahilde çok sayıda deniz kuşu gördük.
:
oceanicaquaticnautical
2.

denizcilik, gemicilik

of or relating to shipping or navigation

:
•
The company specializes in marine engineering.
Şirket denizcilik mühendisliği konusunda uzmanlaşmıştır.
•
They discussed marine insurance policies.
Deniz sigortası poliçelerini tartıştılar.
:
maritimenavalnautical
1.

deniz piyadesi, bahriyeli

a member of a body of troops trained to serve on land or at sea

:
•
He joined the Marines after high school.
Liseden sonra Deniz Piyadeleri'ne katıldı.
•
The Marines are known for their toughness.
Deniz Piyadeleri sertlikleriyle tanınır.
:
soldiersailortrooper
:
marinate