indictment
US /ɪnˈdaɪt̬.mənt/
UK /ɪnˈdaɪt̬.mənt/
1.
iddianame, suçlama
a formal accusation by a grand jury that there is enough evidence for a criminal trial
:
•
The grand jury issued an indictment against the suspect.
Büyük jüri şüpheli hakkında bir iddianame yayınladı.
•
He faces an indictment on multiple charges.
Birden fazla suçlamadan dolayı bir iddianame ile karşı karşıya.
2.
suçlama, kınama
a strong indication that a system, situation, etc., is bad or wrong
:
•
The report was a damning indictment of the government's policies.
Rapor, hükümetin politikalarına yönelik ağır bir suçlamaydı.
•
His failure to act was an indictment of his leadership.
Harekete geçmemesi, liderliğine yönelik bir suçlamaydı.