greasy
US /ˈɡriː.si/
UK /ˈɡriː.si/

1.
2.
kaygan, yapışkan
having an unpleasantly smooth, slippery, or slimy feel
:
•
The floor was greasy after the spill, making it dangerous to walk on.
Döküldükten sonra zemin kaygandı, bu da üzerinde yürümeyi tehlikeli hale getirdi.
•
The texture of the raw fish was somewhat greasy.
Çiğ balığın dokusu biraz kaygandı.
3.
yağcı, dalkavuk
unpleasantly fawning or obsequious
:
•
His greasy compliments made everyone uncomfortable.
Onun yağcı iltifatları herkesi rahatsız etti.
•
He had a greasy smile that made her distrust him.
Onun yağcı bir gülümsemesi vardı, bu da onun ona güvenmemesine neden oldu.