gravel
US /ˈɡræv.əl/
UK /ˈɡræv.əl/

1.
çakıl, mıcır
a loose aggregation of small water-worn or pounded stones larger than sand but smaller than boulders, often used for paths and roads
:
•
The driveway was covered with fresh gravel.
Araba yolu taze çakılla kaplıydı.
•
We need more gravel for the garden path.
Bahçe yolu için daha fazla çakıla ihtiyacımız var.
1.
çakıllamak, mıcır dökmek
to cover (an area) with gravel
:
•
They decided to gravel the new parking area.
Yeni otopark alanını çakıllamaya karar verdiler.
•
The path was carefully graveled to prevent erosion.
Patika, erozyonu önlemek için dikkatlice çakıllandı.