flares

US /fleər/
UK /fleər/
"flares" picture
1.

işaret fişeği, meşale

a device that produces a bright flame, used for signaling or illumination

:
•
The ship fired a distress flare.
Gemi bir tehlike işaret fişeği ateşledi.
•
Road workers used flares to mark the construction zone.
Yol işçileri inşaat alanını işaretlemek için işaret fişekleri kullandı.
:
signalbeacontorchlight
2.

alev, parlama

a sudden burst of flame or light

:
•
A sudden flare from the campfire lit up the surrounding trees.
Kamp ateşinden çıkan ani bir alev, çevredeki ağaçları aydınlattı.
•
The camera flash produced a bright flare.
Kamera flaşı parlak bir parlama üretti.
:
flashgleamglareblaze
3.

genişleme, etek ucu genişliği

a gradual widening, especially of a skirt or trousers from the knee downwards

:
•
She wore jeans with a slight flare at the bottom.
Alt kısmı hafif genişleyen bir kot pantolon giyiyordu.
•
The dress had a beautiful flare at the hem.
Elbisenin etek ucunda güzel bir genişleme vardı.
:
bell-bottomwide-legexpansionspread
1.

genişlemek, yayılmak

to widen gradually, typically towards the bottom

:
•
The trousers flare out at the ankle.
Pantolonlar bilekte genişliyor.
•
The skirt was designed to flare gracefully.
Etek zarif bir şekilde genişleyecek şekilde tasarlanmıştı.
:
widenbroadenspreadexpand
2.

alevlenmek, şiddetlenmek

to erupt or intensify suddenly

:
•
His anger began to flare.
Öfkesi alevlenmeye başladı.
•
The old injury might flare up again.
Eski yara tekrar alevlenebilir.
:
eruptigniteintensifyaggravate
:
flareflaredflare up