film

US /fɪlm/

UK /fɪlm/

film

a motion picture; a movie

•

We watched a horror film last night.

Dün gece bir korku filmi izledik.

•

The new action film is getting great reviews.

Yeni aksiyon filmi harika eleştiriler alıyor.

tabaka, film

a thin layer or coating

•

A thin film of ice covered the car windshield.

Araba ön camını ince bir buz tabakası kapladı.

•

There was a greasy film on the surface of the water.

Suyun yüzeyinde yağlı bir tabaka vardı.

film çekmek, kaydetmek

to make a motion picture of (a story or event)

•

They plan to film the entire documentary on location.

Tüm belgeseli yerinde çekmeyi planlıyorlar.

•

The director decided to film the scene in black and white.

Yönetmen sahneyi siyah beyaz çekmeye karar verdi.