elusive
US /iˈluː.sɪv/
UK /iˈluː.sɪv/

1.
ele geçmez, anlaşılması zor, ulaşılması zor
difficult to find, catch, or achieve
:
•
The suspect remained elusive, despite a widespread manhunt.
Yaygın insan avına rağmen şüpheli ele geçmez kaldı.
•
The solution to the problem proved elusive.
Sorunun çözümü ele geçmez çıktı.
2.
kaçamak, kurnaz, ustaca
cleverly or skillfully evasive
:
•
His answers were always elusive, never directly addressing the question.
Cevapları her zaman kaçamak idi, asla doğrudan soruyu yanıtlamıyordu.
•
The politician gave an elusive speech, avoiding any firm commitments.
Politikacı kaçamak bir konuşma yaparak kesin taahhütlerden kaçındı.