drone

US /droʊn/
UK /droʊn/
"drone" picture
1.

drone, insansız hava aracı

a remote-controlled pilotless aircraft or small flying robot, used for surveillance, delivering goods, or military operations

:
•
The company uses drones to deliver packages.
Şirket, paket teslimatı için drone kullanıyor.
•
Military drones are used for reconnaissance.
Askeri drone'lar keşif için kullanılır.
:
UAVunmanned aerial vehicleRPVremotely piloted vehicle
2.

uğultu, vızıltı

a continuous low humming sound

:
•
The constant drone of the air conditioner was annoying.
Klima'nın sürekli uğultusu rahatsız ediciydi.
•
We could hear the distant drone of an airplane.
Uzakta bir uçağın uğultusunu duyabiliyorduk.
:
humbuzzwhirpurrmurmur
3.

erkek arı

a male bee, especially a honeybee, that does no work but can fertilize the queen

:
•
The queen bee mates with several drones.
Kraliçe arı birkaç erkek arı ile çiftleşir.
•
Drones are expelled from the hive in winter.
Erkek arılar kışın kovandan atılır.
1.

uğuldamak, vızıldamak

make a continuous low humming sound

:
•
The refrigerator continued to drone in the background.
Buzdolabı arka planda uğuldamaya devam etti.
•
The engines of the plane began to drone loudly.
Uçağın motorları yüksek sesle uğuldamaya başladı.
:
humbuzzwhirpurrmurmur
2.

monoton konuşmak, uğuldamak

speak in a monotonous tone

:
•
The professor would often drone on about ancient history.
Profesör sık sık eski tarih hakkında monoton bir şekilde konuşurdu.
•
His voice began to drone as he read the long report.
Uzun raporu okurken sesi monotonlaşmaya başladı.
:
monotonizeintonate monotonouslyspeak flatly
:
drone on