dissolution
US /ˌdɪs.əˈluː.ʃən/
UK /ˌdɪs.əˈluː.ʃən/
1.
fesih, dağılma
the act or process of ending an official organization or agreement
:
•
The dissolution of the parliament led to new elections.
Parlamentonun feshi yeni seçimlere yol açtı.
•
The company faced dissolution due to financial difficulties.
Şirket, mali zorluklar nedeniyle fesih ile karşı karşıya kaldı.
2.
çözünme, dağılma
the process of dissolving or being dissolved
:
•
The dissolution of salt in water is a common chemical process.
Tuzun suda çözünmesi yaygın bir kimyasal süreçtir.
•
The gradual dissolution of the ice cap is a concern for climate scientists.
Buzul kütlesinin kademeli çözünmesi iklim bilimcileri için bir endişe kaynağıdır.
3.
sefahat, ahlaki çöküş
the state of being dissipated or indulged in sensual pleasures; debauchery
:
•
His life of dissolution led to his downfall.
Sefahat dolu hayatı onun çöküşüne yol açtı.
•
The city was known for its moral dissolution.
Şehir, ahlaki çözülmesiyle biliniyordu.